Yeni bir fitness yolculuğuna başlamak heyecan verici ama kafa karıştırıcı olabilir. “Kas yapmak istiyorum ama ya sakatlanırsam?”, “Haftada kaç gün spor yapmalıyım?”, “Evde mi yoksa spor salonunda mı çalışsam?” gibi sorular aklını kurcalıyor olabilir. Bu rehberde, 18-50 yaş arası hem kadın hem erkek tüm yeni başlayanlar için temel bilgileri samimi bir dille, teknik bilgilerle harmanlayarak anlatacağız. Tamamen spora yeni başlıyor olsan da, birkaç aydır devam ediyor ama bazı konularda emin olamıyor da olsan, burada kendine uygun bilgiler bulacaksın. Hadi başlayalım!
Spor Salonu mu Evde Spor mu? Hangisi Daha Verimli?
Fitness yapmaya karar verdiğinde ilk sorulardan biri: Antrenman için spor salonuna mı gitmeliyim yoksa evde kendi imkanlarımla çalışabilir miyim? Aslında her iki seçeneğin de kendine göre avantajları var.
Evde spor yapmak kesinlikle işe yarar ve düzenli egzersiz için bir spor salonuna üye olmak şart değil. Vücudun kendi ağırlığın en ucuz ekipmandır ve şınav, mekik, squat gibi hareketlerle bile etkili antrenman yapabilirsin. Birkaç basit ekipman (örn. çift dumbbell, direnç bandı, yoga matı) alarak ev antremanlarını çeşitlendirmek de mümkün (health.harvard.edu). Evde sporun en büyük avantajı kolaylık ve konfor sunmasıdır: Trafikte zaman harcamaz, istediğin saatte kimseye aldırış etmeden çalışırsın. Üstelik spor salonu ücreti ödeme derdin de olmaz. Ev ortamı, özellikle utangaç hisseden veya spor salonundaki kalabalıkta rahatsız olan kişiler için cazip olabilir.
Öte yandan, spor salonlarının sunduğu bazı avantajlar da göz ardı edilmemeli. Salonda çeşitli ağırlık makineleri, serbest ağırlıklar, kardiyo aletleri ve grup dersleri gibi olanaklara erişim vardır. Bu geniş ekipman seçeneği antrenmanlarını daha verimli hale getirebilir ve evde bulamayacağın çeşitlilik sunar. Ayrıca salonda etrafında senin gibi spor yapan bir topluluk olması, motive edici bir atmosfer yaratabilir. Harvard Sağlık Yayınları’na göre spor salonlarının sağlam ekipmanları, grup egzersizleri ve diğer insanların varlığı birçok kişiyi düzenli egzersize teşvik ediyor (health.harvard.edu). Başka bir deyişle, çevrendeki insanların sıkı çalıştığını görmek seni de gaza getirebilir. Salonda antrenman yaparken dikkati dağıtacak ev işi, telefon, televizyon gibi şeyler de olmadığından daha iyi odaklanabilirsin.
Sonuç olarak, hangi ortamda çalışacağın tamamen sana ve yaşam koşullarına bağlı. Eğer zaman, bütçe veya konfor açısından eve daha sıcak bakıyorsan, doğru bir programla evde de kas yapabilir ve yağ yakabilirsin. Ancak ekipman çeşitliliği, sosyal motivasyon veya bir eğitmen desteği senin için önemliyse, bir spor salonuna yazılmak daha verimli olacaktır. Önemli olan düzenli devam edebileceğin ve kendini rahat hissedeceğin seçeneği bulmak.
Haftada Kaç Gün Antrenman Yapmalısın?
Antrenman sıklığı, özellikle başlangıçta kafaları karıştıran bir konu. Haftada kaç gün spor yapman gerektiği, hedeflerine, programına ve vücudunun toparlanma kapasitesine bağlı olarak değişir. Ancak yeni başlayan biri için genel bir kural: Az ama öz başla, tutarlı bir rutin oluştur.
Bilimsel kılavuzlar, yeni başlayanların kuvvet antrenmanını haftada 2-3 gün yapmasını öneriyor (pubmed.ncbi.nlm.nih.gov). Amerikan Spor Hekimliği Koleji’nin (ACSM) direnç antrenmanı bildirisinde, antrenman geçmişi olmayan “novice” (yeni başlayan) kişiler için ideal sıklığın haftada 2-3 gün olduğu belirtilmiştir (pubmed.ncbi.nlm.nih.gov). Orta seviye deneyime sahip olanlar 3-4 güne, ileri seviyedekiler ise 4-5 güne çıkarabilir (pubmed.ncbi.nlm.nih.gov). Yani ilk başta haftada 2 veya 3 gün kuvvet antrenmanı yaparak başlamak, vücudunun uyum sağlaması için doğru bir adımdır. Örneğin, Pazartesi-Çarşamba-Cuma gibi bir düzenle tüm vücudu çalıştıran antrenmanlar yapmak uygundur. Bu sayede iki antrenman arasında dinlenme günlerin olacak ve kasların toparlanabilecek.
Unutma, dinlenme de antrenmanın bir parçasıdır. Her gün spora gitmek başlangıçta iyi bir fikir değildir, çünkü kasların gelişip güçlenmesi için çalışma kadar dinlenmeye de ihtiyacı var. Özellikle aynı kas grubunu iki gün üst üste zorlamak, sakatlıklara ve aşırı yorgunluğa yol açabilir. Yeni başlayanlar için haftada 2-3 gün kuvvet antrenmanı idealken, vücudun alıştıkça ve kondisyonun arttıkça haftalık antrenman sayını kademeli olarak artırabilirsin. Örneğin bir süre sonra haftada 4 güne (2 gün antrenman – 1 gün dinlenme döngüsüyle) çıkmak mümkün. Fakat her arttırmada vücudunun tepkisini gözlemlemeyi unutma.
Aynı zamanda sağlıklı yaşam rehberleri, genel sağlık için haftada en az 2 gün güçlendirme egzersizleri yapılmasını öneriyor (health.clevelandclinic.org). Yani, kaslarını çalıştırdığın 2 gün bile sağlık ve form kazanman için asgari hedef. Daha fazlasını yapabilirsen ne ala, yapamazsan da en azından haftada iki günü hedefle. Diğer günlerde istersen hafif tempolu yürüyüş, esneme gibi aktif dinlenme aktiviteleri yaparak hareketli kalabilirsin.
Özetle, haftalık antrenman programın sürdürülebilir ve düzenli olmalı. Yeni başladıysan haftada 2-3 tam vücut antrenmanıyla temel atmak, hem kas yapmana hem yağ yakmana yardımcı olur. İlerleyen dönemde performansına ve zamanına göre gün sayısını artırabilirsin. Kalite, nicelikten önemli: Önemli olan çok sık yapmak değil, düzenli ve etkili yapmaktır.
Full Body mi, Split Antrenman mı?
Ağırlık antrenmanında programlar genellikle iki temel yaklaşımdan birine dayanır: Full body (tüm vücut) antrenmanlar veya split (bölünmüş) antrenmanlar. Peki bunlar nedir, ne anlama gelir ve yeni başlayan biri için hangisi daha etkili?
Full body antrenman, adından da anlaşılacağı gibi tek bir antrenman seansında tüm ana kas gruplarını (bacak, göğüs, sırt, omuz, kol, karın vb.) çalıştırmak demektir. Örneğin bir full body antrenmanında squat (bacak), şınav veya bench press (göğüs), bent-over row (sırt), overhead press (omuz), plank (karın) gibi hareketleri aynı gün içinde yaparsın. Genellikle full body programlar yeni başlayanlar için haftada 2-3 gün olacak şekilde planlanır, çünkü her çalışma sonrası tüm vücudun dinlenmeye ihtiyacı olur (healthline.com). Araya bir gün dinlenme koyarak (örneğin Pazartesi-Çarşamba-Cuma antrenman, diğer günler dinlenme) vücudunun toparlanmasını sağlarsın. Full body antrenmanların avantajı, vücudundaki kasları sık sık uyarmak ve dengeleyici bir güç gelişimi sağlamaktır. Bir antrenmanı kaçırdığında bile tüm kas gruplarını haftada en az bir kez çalıştırmış olursun, bu da aksaklıklarda bile programının raydan çıkmasını engeller.
Split antrenman ise vücudu bölümlere ayırarak farklı günlerde farklı kas gruplarını çalıştırmak demektir. Örneğin, klasik bir split yaklaşımı “bölgesel” çalışmaktır: Pazartesi göğüs ve triceps, Salı sırt ve biceps, Çarşamba bacak, Cuma omuz ve karın gibi. Ya da push/pull/legs (itme/çekme/bacak) şeklinde bir split: Bir gün itiş hareketleri ve kasları (göğüs, omuz, arka kol), bir gün çekiş kasları (sırt, ön kol) ve bir gün bacak şeklinde yapabilirsin. Split antrenmanın avantajı, belli kas gruplarına daha fazla odaklanma ve hacim (volume) verebilmesidir. Örneğin sadece bacak çalıştığın bir günde, bacak kaslarına çok daha fazla egzersiz sığdırabilirsin. Ayrıca gün sayısını arttırmak isteyenler için split mantıkı uygundur; 4-5 gün spor yapacaksan, vücudu bölgelere ayırmak gerekir yoksa full body ile her gün tüm vücudu tekrar tekrar çalıştırmak mümkün olmaz.
Peki yeni başlayanlar için hangisi daha iyi? Genel kanı ve tecrübe, full body antrenmanların ilk aylarda daha verimli ve öğretici olduğu yönünde. Çünkü tüm kaslarınızı haftada birkaç kez çalıştırmak, hareket formlarını daha sık pratik etmenizi sağlar ve temel kuvvetinizi hızlıca geliştirir. Nitekim yakın zamanda yapılan bir araştırmada, haftada iki gün uygulanan tüm vücut antrenmanları ile haftada dört güne yayılan bölgesel split programının eşdeğer kuvvet ve kas gelişimi sağladığı bulunmuştur (healthline.com). Yani full body yaparak hiçbir şeyi eksik bırakmış olmazsın. Healthline’daki bir makalede de full body rutininin özellikle yeni başlayanlar için en iyi başlangıç noktası olduğu vurgulanıyor (healthline.com). Çünkü haftada birkaç gün tüm vücudu temel bileşik (compound) egzersizlerle çalıştırmak hem güç kazandırır hem de gereksiz uzun antrenmanlardan kaçınmanı sağlar.
Elbette split antrenmanlar tamamen kötü veya gereksiz değil. Eğer haftada 4-5 gün spor yapabilecek durumdaysan veya birkaç aylık temel eğitimden sonra belli kas gruplarına daha fazla yoğunlaşmak istiyorsan, split rutinlere geçebilirsin. Örneğin üst-alt vücut şeklinde 4 gün, ya da push/pull/legs şeklinde 3 veya 6 gün şeklinde programlar uygulanabilir. Split rutinler özellikle ileri seviye sporcuların ihtiyaç duyduğu yüksek hacimli antrenmanları planlamak için kullanılır. Ancak unutma, daha çok gün spor yapmak otomatik olarak daha çok gelişeceğin anlamına gelmez – özellikle başlangıçta az ama öz çalışmak, tutarlılık kazanmak çok daha kritiktir.
Özetle, ilk birkaç ay için full body antrenmanlar genellikle daha etkili, basit ve zaman kazandırıcıdır. Haftada iki-üç gün tüm vücudu çalıştırarak kuvvet temelini oluşturduktan sonra, istersen programını split tarzına evrilterek haftalık gün sayını ve egzersiz çeşitliliğini artırabilirsin. Hangi yöntemi seçersen seç, önemli olan doğru form ile çalışmak ve her kas grubunu düzenli olarak uyardığından emin olmaktır.
Ağırlık Seçimi Nasıl Olmalıdır?
Ağırlık antrenmanına yeni başlayanların aklındaki önemli sorulardan biri de “Hangi ağırlıkla başlamalıyım, ne kadar ağır kaldırmalıyım?”. Doğru ağırlığı seçmek, hem etkili gelişim sağlamak hem de sakatlanmamak için kritik bir noktadır.
Öncelikle, egzersizlerde kullanacağın ağırlık için genel bir kural: Seçtiğin kiloyla yaklaşık 8-12 tekrar yapabiliyor olmalısın. Son birkaç tekrar seni zorlamalı ama formunu bozacak kadar imkânsız da olmamalı. Örneğin, eline bir çift dumbbell aldın ve biceps curl yapıyorsun; hedefin 12 tekrar ise, 12. tekrara geldiğinde artık kolun iyice yanmaya başlamış olmalı ama hala doğru formu koruyarak bitirebilmelisin. Eğer 12 tekrarı zorlanmadan çıkarabiliyorsan, muhtemelen kullandığın ağırlık senin için hafiftir ve biraz artırman gerekir. Tam tersi, daha 6-7 tekrar yaparken tükeniyorsan, belki de ağırlık fazla ağır gelmiştir, biraz düşürmek akıllıca olur. Amacımız kasları etkin şekilde zorlamak fakat egzersiz formunu da korumaktır. Çok ağır ağırlık alıp birkaç tekrar yaparak şekli şemali bozmak başlangıçta kaçınman gereken bir tuzak.
Özellikle kadınlar arasında, ağırlık antrenmanına başlarken “çok hafif kilolarla başlayayım, yoksa kaslarım şişer” gibi bir yanılgı olabiliyor. Bu noktada önemli bir efsaneyi yıkalım: Ağırlık çalışmak kadınları hemen şişirmez, aksine sıkılaştırır ve güçlendirir. ACE (Amerikan Egzersiz Konseyi) tarafından yayınlanan bir rehbere göre kadınlar genellikle güçlerini küçümseyip otomatik olarak en hafif ağırlıklara yöneliyor, ancak bu bir hatadır (acefitness.org). Kadın veya erkek fark etmez, doğru olan kendini zorlayacak uygun yükü seçmektir. Örneğin kadınlar da rahatlıkla 5-10 kiloluk dambıllarla squat, deadlift gibi hareketler yapabilir; bu kas yapmalarının yanı sıra yağ yakmalarına da yardımcı olacaktır. ACE’in önerisi, kaldırabildiğiniz ağırlığı belirleyip bununla yaklaşık 10 tekrar çıkarabilmek ve son iki tekrarda iyice zorlanmaktır (acefitness.org). Yani eğer 10 tekrar yapıyorsan, 9 ve 10. tekrarlar “haydi, bitiriyorum!” dedirtecek kadar meydan okuyucu olmalıdır. Bu şekilde çalıştığında kasların ideal düzeyde uyarılır ve gelişim tetiklenir. Form bozulmaya başladığı an ise seti sonlandırmalı veya ağırlığı azaltmalısın – önemli olan ağır kaldırmak kadar doğru kaldırmaktır.
Yeni başlayanlar için ağırlık önerileri kişiden kişiye değişir, çünkü herkesin kuvvet seviyesi farklıdır. Kimi yeni başlayan bir erkek 5 kg ile zorlanırken, bir başkası 10 kg ile rahat edebilir; ya da kimi kadın 2 kg ile kol egzersizi yaparken, bir başkası 4 kg ile yapabilir. Burada en doğrusu, küçük denemelerle kendi başlangıç noktalarını bulmandır. Mesela eline bir dumbbell al, hedeflediğin tekrarı yap ve kendine sor: “Daha yapar mıydım?” Eğer cevabın “daha çok yapardım” ise biraz daha ağırlık al. “Zor bela yaptım” diyorsan o ağırlık uygun veya biraz fazla olabilir. İki uç nokta vardır: Hiç zorlanmamak veya hiç kaldıramamak – ikisi de istemeyiz. Ortasını bulmak ilk etapta biraz deneme gerektirebilir, ancak birkaç antrenman sonra hangi harekette yaklaşık kaç kilo kullanabileceğini öğrenmiş olacaksın.
Son olarak, ağırlık seçimi zamanla güncellenmelidir. Bugün 4 kg ile yaptığın bir egzersiz 3 hafta sonra sana hafif gelmeye başlayabilir – bu gayet normal ve istenen bir durumdur çünkü güçleniyorsun! Böyle durumlarda egzersiz formun düzgün kaldığı sürece yavaş yavaş ağırlığı artırmalısın (örneğin 4 kg’dan 5 kg’a çıkmak gibi). Bu sayede kasların sürekli yeni bir uyaran alır ve gelişmeye devam eder. Kısacası, ne çok hafif ne çok ağır – şu anki gücüne uygun, son tekrarları seni terletecek ama sakatlatmayacak ağırlıklar seçerek antrenmanlarına başla. Unutma, zamanla güçlendikçe kilolar zaten artacak; önemli olan başlangıçta egonu bir kenara bırakıp doğru temeli atmaktır.
Sakatlanmamak İçin Nelere Dikkat Etmeli?
Spor hayatına hevesle başlamak harika, ancak en önemli önceliğin sağlığını korumak olmalı. Yanlış adımlarla sakatlanmak, maalesef birçok yeni başlayan sporcunun başına geliyor ve motivasyonu alt üst edebiliyor. Peki sakatlanmamak için nelere dikkat etmelisin? İşte temel noktalar:
- İyi bir ısınma yap: Antrenmana başlamadan önce 5-10 dakikanı ısınmaya ayırmak altın değerindedir. Isınma hareketleri kan dolaşımını artırır, kaslarının sıcaklığını yükseltir ve vücudunu egzersize hazırlar. Harvard Sağlık’ta yayınlanan bir makale, “soğuk kaslarla egzersize başlamanın sakatlığa yol açabileceğini” vurgulayarak her antrenman öncesi mutlaka ısınmak gerektiğini belirtir (health.harvard.edu). Isınma için hafif tempolu koşu, yürüyüş, ip atlama, jumping jack gibi kardiyo hareketleri yapabilir; ayrıca çalıştıracağın bölgeleri harekete geçirecek dinamik esneme hareketleri ekleyebilirsin. Örneğin kolları açıp kapama, daireler çizme, boş squat yapma, lunge pozisyonunda esneme gibi hareketler hedef kasları aktif hale getirir. Isınmış bir vücut, ağır yüke ve harekete karşı daha hazırdır, bu da sakatlık riskini önemli ölçüde azaltır.
- Doğru formu öğren ve koru: Spor salonunda gördüğün güçlü insanlar gibi ağır kaldırmak isteriz, ama önce işin tekniğini öğrenmek gerek. Her egzersizin doğru bir formu vardır – bunlara uymazsan hem hedeflediğin kası çalıştırmazsın hem de yanlış yerlere yük bindirip sakatlanırsın. Başlangıçta hareketleri yavaş ve kontrollü yapmaya odaklan. Gerekirse çok hafif ağırlıkla veya sadece vücut ağırlığıyla ayna karşısında prova yap. Örneğin squat yaparken dizlerinin konumu, sırtının düzlüğü; bench press yaparken omuz açın, barın göğsüne iniş noktası gibi detaylar önemlidir. Eğer imkanın varsa bir eğitmen ya da deneyimli birinden doğru formu öğrenmek için yardım al. Yanında kimse yoksa bile günümüzde internet büyük bir kaynak: Güvenilir fitness kanallarından hareketlerin nasıl yapıldığını izle ve uygula. Acele etme – önce hareketi doğru yapabildiğinden emin ol, hız ve ağırlık sonra gelir. Avustralya’daki Victoria Sağlık Bakanlığı, yeni başlayanların yavaş başlayıp öncelikle birkaç kilogram gibi düşük ağırlıkları doğru teknikle kaldırmasını, kaslar alıştıkça 12 tekrarı kolayca yapmaya başladıklarında kiloyu kademeli olarak artırmalarını önermektedir (betterhealth.vic.gov.au). Bu tavsiye, önce tekniği oturt, sonra ilerlet demenin bir diğer yoludur. Her zaman “önce form, sonra ağırlık” kuralını aklında tut.
- Kendini zorla ama sınırlarını bil: Antrenmanlar elbette kolay olmayacak, kaslarını geliştirmek için onları alışık olmadıkları yüke maruz bırakmalısın (biz buna progressive overload diyoruz). Ancak bu zorlamayı yaparken vücudunun sinyallerini de dinle. Keskin bir ağrı hissedersen, doğru formda yapmana rağmen bir bölgede acı oluşursa o hareketi bırak. “Ağrı yoksa kazanç yok” (no pain no gain) sözü yanlış anlaşılmamalı: Buradaki kastedilen “acı” değil, efordur. Kas yanması veya yorgunluk normaldir ama eklemde batma, yırtılma hissi, keskin ağrı normal değildir. Böyle bir durumda ısrarcı olma, gerekirse bir sağlık profesyoneline danış.
- Yeterince dinlen ve toparlan: Kaslar spor yaparken değil, dinlenirken gelişir. Her antrenmanda kas liflerinde ufak yıpranmalar olur; vücudun uygun dinlenme ve beslenmeyle bu hasarı onarır ve bir tık güçlü hale getirir. Bu döngünün düzgün işlemesi için uyku ve dinlenme günleri şart. Her kas grubu yoğun çalıştıktan sonra en az 24-48 saat dinlenmelidir (betterhealth.vic.gov.au). Örneğin pazartesi ağır bacak çalıştıysan, salı bacak tekrar çalışmak iyi bir fikir değil – bırak çarşamba veya perşembeyi bulsun. Yeni başlayan biri için haftanın 3-4 günü antrenman, kalan günler dinlenme (veya hafif aktiviteler) şeklinde bir denge genellikle idealdir. Ayrıca uyku kaliten de toparlanmada büyük rol oynar; geceleri 7-8 saat uyumaya özen göster. İyi dinlenmiş bir vücut, sonraki antrenmana daha hazır ve sakatlığa karşı daha dirençli olacaktır.
- Isınma kadar soğuma (cool-down) da yap: Antrenman bitince hemen kendini koltuğa atmadan önce 5-10 dakika ayırarak nabzını yavaşça düşür ve çalıştırdığın kasları esnet. Bu, özellikle ağırlık antrenmanından sonra biriken laktik asidin dağılmasına yardımcı olur, kas sertliklerini azaltır ve esnekliği artırır. Basit esneme hareketleri veya düşük tempolu yürüyüş, bisiklet çevirme gibi aktiviteler işini görür. Soğuma yapman ertesi gün yaşayacağın ağrıları azaltabilir ve genel olarak hareket kabiliyetini artırır.
- Ego’yu kapıda bırak: Spor salonunda veya arkadaşların arasında kimseyle yarışmak zorunda değilsin. Unutma, herkesin başlama noktası farklıdır. Sırf yan bench’teki adam 20 kg kaldırıyor diye sen de kendini zorlayıp 20 kg kaldırmaya çalışırsan, henüz hazır değilsen sakatlanman işten bile değil. En büyük rakibin dünkü sensin – hedefin kendi gelişimine odaklanmak olmalı. Ağırlıkları kademeli artır, formdan ödün verme ve kimseyle kıyaslama yapma. Bu zihniyet hem sakatlık riskini azaltır hem de uzun vadede sporu bırakmadan ilerlemeni sağlar.
- Uygun ekipman kullan: Eğer serbest ağırlık çalışıyorsan ve çok ağır kilolara geçtin diyelim, mutlaka bir spotter (destek olacak kişi) bul veya güvenlik önlemlerini al (örneğin power rack’in emniyet barlarını ayarla). Ayakkabı seçiminden giyimine kadar güvenliği düşün. Ağırlık atma, fırlatma konusunda dikkatli ol – dumbbell’ları kontrollü indir ki hem kendine hem başkalarına zarar gelmesin. Terleme durumuna karşı ellerin kaymaması için havlu veya eldiven kullanabilirsin.
Bu noktalara dikkat ederek spor yaparsan, sakatlanma riskini en aza indirir ve sporun keyfini kaçırmamış olursun. Isınma, doğru form, dinlenme – bu üçünü asla atlama. Vücudun bir tane, ona iyi bakarak çalıştır ki hem kasların gelişsin hem genel sağlığın iyileşsin. Unutma, amacımız hızlı bir çıkış yapıp sakatlanmak değil, sürdürülebilir bir şekilde güçlenmek ve yağ yakmak.
Hangi Kas Grubunu Ne Zaman Çalıştırmalı? (Programlama Mantıkı)
Antrenman programını planlarken, hangi gün hangi kas gruplarını çalıştıracağın önemli bir stratejidir. Doğru programlama sayesinde hem daha verimli sonuç alır hem de kaslarına ihtiyaç duyduğu dinlenme sürelerini tanımış olursun.
Öncelikle, eğer full body bir program uyguluyorsan, her antrenmanda zaten tüm kas gruplarını çalıştırıyorsun demektir. Bu durumda işin mantıkı basittir: Antrenman günleri araya en az 1 gün dinlenme koyarak (örneğin Pazartesi-Çarşamba-Cuma) yaparsın. Böylece pazartesi çalıştırdığın kaslar salı günü dinlenip toparlanır, çarşamba tekrar uyarılır. Full body rutinde haftanın 2-3 günü antrenman yeterlidir, çünkü bir günde tüm vücudu çalıştırdığından toparlanma sürelerine sadık kalman gerekir. Haftada 3 gün full body yapıyorsan, her kas grubun haftada üç kez uyarılıyor demektir ki başlangıç için gayet iyi bir sıklık.
Eğer split bir program izliyorsan (yani vücudu bölerek çalışıyorsan), haftalık kas grubu dağılımını iyi düşünmelisin. Temel prensip: Aynı kas grubunu 24-48 saat içinde tekrar ağır çalıştırmamak. Örneğin bir gün göğüs çalıştıysan, ertesi gün göğüsü yine zorlamak kaslara yeterli toparlanma süresi tanımaz. Bu yüzden split programlarda genelde ardışık günlerde farklı bölgeler çalıştırılır.
Yeni başlayan biri için uygulaması kolay bir split program, Üst/Alt vücut şeklinde olabilir. Örneğin:
- Pazartesi – Üst Vücut: Göğüs, sırt, omuz, kol kasları (hepsi tek seansta).
- Salı – Alt Vücut: Bacak (ön ve arka bacak, kalça) ve karın.
- Çarşamba – Dinlenme.
- Perşembe – Üst Vücut: Pazartesinin benzeri (fakat belki hareket çeşitleri değişebilir).
- Cuma – Alt Vücut: Salının benzeri.
- Hafta sonu – Dinlenme veya hafif aktiviteler.
Bu şekilde haftada 4 gün spor yapar ve her bölgeyi haftada iki kez çalıştırmış olursun. Üst/alt vücut ayrımı, yeni başlayanlar için oldukça verimli bir yöntemdir çünkü bir günde çok fazla kas grubunu yormadan antrenmanı bitirirsin ve aynı bölgeyi yeniden çalıştırmadan önce en az 2 gün dinlenme sağlamış olursun.
Bir diğer popüler yaklaşım da “Push/Pull/Legs” (İtme/Çekme/Bacak) splitidir. Bu program genellikle 3 veya 6 günlük döngüler halinde yapılır:
- Gün 1 – Push (İtme): Göğüs, ön omuz, triseps (arka kol) kaslarını çalıştıran hareketler. (Örn: Bench press, omuz press, şınav, dips vb.)
- Gün 2 – Pull (Çekme): Sırt, arka omuz, biseps (ön kol) ve trapez kaslarını çalıştıran hareketler. (Örn: Barfiks, barbell row, dumbbell curl, face pull vb.)
- Gün 3 – Legs (Bacak): Tüm alt vücut: Ön bacak, arka bacak, kalça, baldır ve karın. (Örn: Squat, lunge, deadlift, calf raise, plank vb.)
- Gün 4 – Dinlenme: (ya da eğer 6 günlük yapacaksan yine Push ile döngüye başlama).
Yeni başladıysan bu programın 3 gün versiyonunu uygulayabilirsin (her antrenman araya dinlenme koyarak), daha ileri seviye ve yüksek hacim isteyenler 6 güne çıkartıp her kas grubunu haftada iki kereye tamamlıyor. Push/pull/legs’in mantıkı, birbirine yardımcı olan kasları aynı gün çalıştırmak ve ertesi gün zıt kasları çalıştırarak bir gün önce yorulan bölgelere dinlenme fırsatı vermektir. Örneğin push gününde göğüs çalışırken triceps de işin içine girer; aynı gün tricepsi ayrıca çalıştırmak mantıklıdır çünkü zaten ısındı ve yardımcı rolde bulundu. Ertesi gün ise tricepsini dinlendirip bu kez çeken kaslarına (sırt, biceps) odaklanırsın.
Eğer haftada 5 gün spor yapmayı planlıyorsan, genellikle bir gününü tamamen dinlenmeye ayırıp diğer dört günde vücudu bölmek gerekir. Örneğin 5 günlük bir dağılım şöyle olabilir:
- Pazartesi: Göğüs & Triceps
- Salı: Sırt & Biceps
- Çarşamba: Bacak
- Perşembe: Omuz & Karın
- Cuma: Dinlenme (ya da hafif kardiyo)
- Cumartesi: (Tekrar döngü başa sarabilir veya eksik gördüğün bir bölgeyi çalıştırabilirsin)
- Pazar: Dinlenme
Tabii bu 5 günlük plan ileri seviye odaklı, yeni başlayan biri için belki fazla gelebilir. Ama mantıkı anlamak açısından verdik: Benzer kas gruplarını birlikte, zıt veya uzak kas gruplarını farklı günlere koymak ve her bölgeye haftada en az 1, tercihen 2 kez yer vermek.
Kas gruplarını haftaya yayarken dikkat edeceğin bir diğer konu da büyük kas – küçük kas dengesi. Genel kural, eğer aynı gün içinde birden fazla grup çalışıyorsan önce büyük kas gruplarını, sonra küçükleri çalıştır. Örneğin üst vücut gününde önce göğüs veya sırt (büyük kaslar), sonra omuz ve kol (küçükler) gelmesi daha iyidir. Çünkü büyük kasları çalıştırmak daha çok enerji gerektirir; onları taze iken yapmak performansını artırır. Küçük kaslar (kol gibi) büyüklerle birlikte zaten biraz çalışır, onları sona bırakmak hem yorulmuş olmalarından dolayı ekstra dikkat gerektirir (ağırlığı düşürüp sıkı formla yapmak lazım) hem de daha fazla izolasyon sağlayabilir. Aynı mantıkla bacak gününde önce squat, deadlift gibi tüm bacağı etkileyen hareketleri, sonra baldır gibi daha lokal kasları yapabilirsin.
Eğer full body çalışıyorsan, bir seansta tüm kasları aradan çıkardığın için büyükten küçüğe gitmek yine geçerli olacaktır (örneğin full body’de önce bacak, sonra göğüs-sırt, sonra omuz, en son kollar şeklinde). Bu şekilde en önemli hareketlerini en dinç halinle yapar, sakatlık riskini azaltırsın.
Sonuç olarak, programlama mantıkı olarak şunları özetleyebiliriz:
- Haftada kaç gün antrenman yapacağına karar ver (yaşam stiline uygun olmalı).
- Gün sayısına göre full body veya uygun bir split seç.
- Aynı kas grubunu arka arkaya günlerde koyma; her bölgeye dinlenme süresi tanı.
- Her kas grubunu haftada en az bir kez çalıştırdığından emin ol, ideal olarak iki kez uyarı alması gelişimini hızlandırır.
- Büyük kasları önce, küçük kasları sonra çalıştır (hem günlük programda hem haftalık dizilimde bu mantığı gözet).
- Programında denge olsun: Sadece üst vücut çalışıp altı ihmal etme veya sadece favori kas grubuna yüklenip diğerlerini unutma. Vücut bir bütündür ve orantılı gelişim hem görüntü hem güç açısından en sağlıklı olandır.
Bir örnek haftalık dağılım özetlemek gerekirse, haftada 3 gün ayırabilen biri için:
- Pazartesi: Full Body (Tüm büyük kas grupları)
- Salı: Dinlenme
- Çarşamba: Full Body
- Perşembe: Dinlenme
- Cuma: Full Body
- Hafta sonu: Dinlenme veya hafif kardiyo.
Haftada 4 gün ayırabilen biri için:
- Pazartesi: Üst Vücut (Göğüs, Sırt, Omuz, Kollar)
- Salı: Alt Vücut (Bacaklar, Karın)
- Çarşamba: Dinlenme
- Perşembe: Üst Vücut (Pazartesinin benzeri farklı egzersiz varyasyonlarıyla)
- Cuma: Alt Vücut (Salının benzeri)
- Hafta sonu: Dinlenme.
Haftada 5-6 gün gibi yüksek sıklık için:
- Pazartesi: Push (Göğüs-Omuz-Triceps)
- Salı: Pull (Sırt-Biceps)
- Çarşamba: Bacak
- Perşembe: Dinlenme
- Cuma: Push (tekrar)
- Cumartesi: Pull (tekrar)
- Pazar: Dinlenme (ya da 6 gün yaptıysan pazar dinlenme olur).
Gördüğün gibi pek çok yol var, burada önemli olan senin devam ettirebileceğin ve vücudunun tepki verdiği programı bulmak. Başlangıç için basit tut, ilerledikçe zaten programını çeşitlendireceksin. Eğer kafan karışırsa bir uzmana danışmaktan çekinme.
Motivasyon Kaybetmeden Spora Devam Etmenin Yolları
Diyelim ki başladın, birkaç hafta güzel gidiyor... Sonra bir gün geliyor canın spor yapmak istemiyor, motivasyonun düşüyor. Bu hemen hemen herkesin yaşadığı bir durum – merak etme yalnız değilsin. Asıl mesele, motivasyonunu kaybettiğinde pes etmemek ve spora devam etmenin yollarını bulmak. İşte motivasyonunu yüksek tutmana ve istikrar sağlamana yardımcı olacak bazı ipuçları:
- Net ve ulaşılabilir hedefler belirle: “Yaza fit gireceğim” gibi belirsiz bir hedef yerine, ölçülebilir ve gerçekçi hedefler koy. Örneğin “3 ay sonunda 5 kilo vermek” veya “2 ay sonra 5 şınav çekebilmek” gibi somut hedefler seni daha çok motive eder. Hedeflerini belirlerken küçük adımlara bölmek de işe yarar. Büyük bir amacı, ara hedeflere parçala. İlk ay haftada 3 gün sporu alışkanlık haline getirmek, ikinci ay kilonu X’e indirmek gibi basamaklar koy. Hedeflerine ulaştıkça üzerini çizmek büyük bir tatmin duygusu verir ve sana başarma hissi aşılar. Ayrıca uzmanlar, “SMART hedefler” (Specific: spesifik, Measurable: ölçülebilir, Achievable: ulaşılabilir, Relevant: ilgili, Time-bound: zaman sınırlı) belirlemenin başarı şansını artırdığını söylüyor(health.clevelandclinic.orghealth.clevelandclinic.org). Uçuk kaçık hayaller yerine (örneğin 1 ayda 10 kilo kas yapmak gibi imkansız şeyler) gerçekçi hedefler seni mental olarak da doğru hazırlar.
- Gelişimini takip et: Kayıt tutmak, ilerlemeyi görünür kılmanın en iyi yoludur. Antrenmanlarında neler yaptığını, hangi ağırlıkla kaç tekrar yaptığını, vücut ölçülerini veya kilonu, hatta haftalık hislerini not al. Bu bir deftere yazmak olabilir, telefonundaki bir uygulama olabilir, akıllı saat/fitness takip cihazı olabilir. Önemli olan, dün ile bugün arasındaki farkı somutlaştırmaktır. İlerleme bazen yavaş olur ve insan hissetmez, ama kayıtlarına baktığında örneğin 1 ay önce 2 kg ile çalışırken şimdi 4 kg kullandığını görmek müthiş motive edicidir. Scripps Sağlık’taki bir makale, fitness yolculuğunu izlemek için uygulamalar veya basit bir günlük tutmanın seni hesap verebilir ve motive kılacağını, ilerlemeni gördükçe de özgüven kazanacağını belirtiyor(scripps.org). İlerleme sadece tartıda olmaz, unutma. Aynada fark ettiğin değişimler, kaldırdığın ağırlığın artması, yaptığın tekrar sayısının çoğalması, veya artık merdivenleri daha az nefes nefese çıkman bile gelişimdir! Bunları fark etmek için not tut ve küçük başarılarını kutla. Her kazandığın güç, her verilen yarım kilo, her fazladan yapılan tekrar senin emeğinin sonucu – kendinle gurur duy.
- Bir rutin oluştur ve sporu ajandana işle: Nasıl ki işe gitmek, okula gitmek belirli bir düzende ise, spor yapmayı da hayatının bir parçası haline getirmelisin. Belirli gün ve saatleri antrenman zamanı ilan et ve bunu kendi programına yaz. Örneğin “Pazartesi, Çarşamba, Cuma iş çıkışı 18:00-19:00 arası spor” gibi. Bu zamanı tıpkı önemli bir toplantın veya doktor randevun varmış gibi düşün. Planlı olmak, “Bugün canım istemiyor, yarına kaydırayım” deme lüksünü azaltır. Takviminde bir etkinlik olarak durunca, diğer işler de onun önüne geçmez. Bir çalışmada, egzersizi takvime bağlayanların, spontane yapanlara göre daha istikrarlı olduğu bulunmuş. Scripps’in önerisi, egzersiz zamanını bir randevu gibi düşünmek – böylece zaman yok mazereti de azalıyor(scripps.org). Ayrıca her antrenmandan önce spor çantanı hazırla, kıyafetlerini düzenle ki bir engel çıkmasın. Düzenli bir alışkanlık haline getirdiğinde, spor yapmak diş fırçalamak kadar doğal bir parçan olacak.
- Keyif alacağın aktiviteler bul: Motivasyonun en kalıcı hali, yaptığın işten keyif almakla gelir. Eğer her seferinde spor yapmak senin için işkence gibiyse, belki de yöntemini gözden geçirmen gerekiyor. Sevdiğin spor türünü keşfetmeye çalış. Mesela ağırlık kaldırmak sıkıcı geliyorsa arada bir grup derslerine (Zumba, spinning gibi) katılabilirsin. Salonda koşu bandı seni sarıp sarmalamıyorsa açık havada koşuyu veya bisikleti dene. Dans etmeyi seviyorsan dans workshop’larına git, yüzmekten hoşlanıyorsan haftada bir havuza gir. Dr. Italiano, insanların sevmedikleri aktivitelere sırf “yapmaları gerektiğini düşündükleri” için kendilerini zorladıklarını, bunun sürdürülebilir olmadığını belirtiyor(scripps.org). Örneğin salonda kardiyo sevmiyorsan, doğada yürüyüş yap veya müzik eşliğinde evde dans et; önemli olan kalp atışını hızlandıracak bir yol bulman. Aynı şekilde her gün bench press sıkıcı hale geldiyse, arada makinelerle veya farklı açılarla çalış, değişik egzersizler dene. Çeşitlilik zehirli bir monotonluğu engeller. Farklı egzersiz türleri denemek vücudunda kullanılmayan kasları çalıştırır, gelişimini platoya girmekten kurtarır(scripps.org). Hem de zihnen taze kalırsın. Kendine şunu hatırlat: Spor tek bir kalıba sığmaz, hareket etmenin binbir yolu var. Sevdiğin yolu bulmak zaman alabilir ama bulduğunda motivasyona pek ihtiyacın kalmaz çünkü severek yaparsın.
- Küçük alışkanlıklar geliştir: Motivasyon dalgalanabilir ama alışkanlıklar kalıcıdır. Sporu hayatının bir rutini haline getirmek için onu günlük düzenine küçük dokunuşlarla entegre et. Örneğin, her sabah uyanınca 5 dakika esneme hareketleri yapmayı alışkanlık edin. Veya akşam işten gelince direkt spor kıyafetlerini giymek gibi bir tetikleyici oluştur. Niyetini bir davranışa bağla: “Akşam yemeğinden önce 10 dakika yürüyüş yapacağım” gibi. Bu küçük alışkanlıklar zamanla üst üste eklenir ve büyük dönüşümler yaratır. Bir bakmışsın, artık düşünmeden uyguladığın sağlıklı rutinlerin olmuş. Ayrıca alışkanlık oluştururken tutarlılık çok önemlidir; modunu bekleme, her durumda yapmaya gayret et. Elbette ki bazen aksilik olur, aksatabilirsin ama hemen vazgeçme, kaldığın yerden devam et. 1-2 hafta sporu bıraktın diye “Eyvah, her şey bitti” deme, tekrar başlayabilirsin. Mükemmel olmaktansa devamlı olmak daha iyidir.
- Bir arkadaş veya partner edinin: Beraber spor yapmak birçok insan için motivasyonu artırır. Bir arkadaşınla veya eşinle birlikte spora başlarsan, birbirinizi cesaretlendirebilirsiniz. O gün canın istemese bile arkadaşın “Hadi gidiyoruz” dediğinde kıramayıp gidersin; aynı şekilde sen duraksadığında o seni itekler. Araştırmalar, egzersiz partnerine sahip olmanın hem eğlenceyi artırdığını hem de sporu bırakma ihtimalini azalttığını gösteriyor. Scripps de bir tavsiye olarak, antrenmanları arkadaşlarla yapmanın daha eğlenceli hale getireceğini ve söz verdiğin biri seni bekliyorsa antrenmanı atlamanın zorlaşacağını belirtiyor(scripps.org). Eğer çevrende seninle aynı hedefleri paylaşan biri yoksa, grup derslerine katılarak veya spor salonunda insanlarla tanışarak bir topluluk hissiyatı yaratabilirsin. Online platformlarda dahi (Strava, Nike Run Club gibi uygulamalar veya forumlar) ilerlemelerini paylaşmak, küçük rekabetler ve destekler bulmak mümkün. Örneğin, birlikte adım sayısı yarıştırmak bile seni harekete geçirebilir.
- Kendini ödüllendir: İnsan psikolojisi olarak, bir şeyi başardığımızda takdir edilmek isteriz. Kendi kendinin koçu olup, küçük ödüller koymak motivasyonunu canlı tutar. Örneğin, “Bu hafta hedeflediğim 3 antrenmanı da yaparsam pazar günü kendime sevdiğim bir tatlıyı yiyeceğim” veya “10 antrenmanımı aksatmadan tamamlarsam yeni bir spor taytı alacağım” gibi ödüller belirle. Bu, zihninde sporu bir zorunluluktan ziyade hedefe giden bir yol haline getirir. Ödüllerin illa kalori veya alışveriş olması gerekmez, mesela sıcak bir banyo, sinema gecesi, masaj da olabilir. Önemli olan emeğinin karşılığını kendine vermen ve bunu hak ettiğini hissetmendir. Ancak tabii ödülleri amacınla çelişmeyecek şekilde seçmen iyi olur (her başarılı antrenman sonrası abur cubur yemek gibi, ilerlemene ket vuracak bir şey olmamalı).
- “Neden”ini hatırla ve pozitif düşün: Motivasyonun düşmeye başladığında en başta neden spora başladığını kendine hatırlat. Daha sağlıklı olmak mı istiyordun, kilo vermek mi, güçlü görünmek mi, enerjik hissetmek mi? Bu nedenleri bir kağıda yazıp göz önünde bir yere koyabilirsin. Zorlandığın anlarda onlara bak ve “Ben niçin buradayım?” diye sor. Cleveland Clinic’teki uzmanlar, egzersize devam edebilmek için kişinin kendi iç motivasyonunu keşfetmesinin önemli olduğunu söylüyor – örneğin kalp sağlığını iyileştirmek isteyen birisi, sporun ona uzun vadede nasıl fayda sağlayacağını düşünerek daha istekli olabilir(health.clevelandclinic.orghealth.clevelandclinic.org). Ayrıca beklentilerini yönet: Sonuçlar zaman alır, hemen pes etme(health.clevelandclinic.org). İki hafta spor yapıp ayna karşısında büyük değişimler görmemen çok normal; vücudun yaklaşık 6-8 hafta düzenli antrenmandan sonra belirgin yanıtlar vermeye başlar. Bu süreçte sabırlı ol ve minik değişimleri fark etmeye çalış. Pozitif kal, kendine inan. Zihinsel olarak “Yapabiliyorum, güçleniyorum” diye düşünmek bile performansını etkiler. Olumsuz bir gün geçirsen bile yarın yeniden deneyebileceğini bil.
- Esnek ol ve kendine nazik davran: Hayat bu, her zaman planladığımız gibi gitmeyebilir. Hastalık, iş yoğunluğu, ailevi durumlar derken sporu aksattığın zamanlar olabilir. Böyle dönemlerde kendini suçlamak veya tamamen salmak yerine, esnek bir tutumla yeniden toparlanmaya odaklan. Önemli olan tümden bırakmamak. Ayrıca bazen gerçekten dinlenmeye ihtiyacın olduğunda vücudunu dinle (özellikle aşırı antrenman belirtileri varsa, ki Scripps bunların halsizlik, sürekli ağrı, performans düşüşü gibi işaretler olduğunu belirtiyor(scripps.org). Planına %100 uymak yerine %80 uymak da iyidir – mükemmel olmaya çalışma, ilerlemeye odaklan.
Bu yolları deneyerek motivasyonunu yüksek tutabilir ve sporu uzun vadeli bir alışkanlığa dönüştürebilirsin. Unutma, herkes motivasyon kaybeder; önemli olan tekrar rayına girmeyi bilmektir. Bir süre sonra spor yapmadığın zaman kendini eksik hissedecek, yapınca da hem fiziksel hem mental olarak ödüllerini toplayacaksın. Tutarlılık, sabır ve keyif almak – üç sihirli kelime bu.
Fitinsane Online Koçluk ile Hedefine Ulaş!
Yolun başında olan biri için tüm bu bilgileri uygulamak zaman zaman zor gelebilir. Nereden başlayacağını bilememek, doğru programı yazmakta zorlanmak veya motivasyon düşüklüğü yaşamak çok doğal. İşte tam bu noktada profesyonel bir destek almak istersen, Fitinsane’in online koçluk hizmeti senin için müthiş bir çözüm olabilir.
Fitinsane, kişiye özel antrenman ve beslenme programlarıyla uzaktan koçluk hizmeti sunan bir platform. Online koçluk sayesinde, bulunduğun yer fark etmeksizin uzman antrenörler tarafından takip edilirsin. Peki bu sana ne kazandırır? Öncelikle, kendine en uygun ve etkili programa kavuşmuş olursun. Hedefin yağ yakmak mı, kas kütlesi kazanmak mı, yoksa genel fit bir görünüm mü? Fitinsane koçları senin hedeflerine, şu anki durumuna ve imkanlarına göre özel bir plan hazırlar. Evde mi çalışacaksın, salona mı gideceksin, kaç günün var, sakatlığın veya özel bir durumun var mı – hepsi dikkate alınır. Böylece internetten bulduğun genel programlar yerine tam sana göre bir yol haritasıyla ilerlersin.
Online koçlukta sadece program değil, sürekli iletişim ve motivasyon desteği de vardır. Aklına takılan bir hareketin formu mu var? Koçuna video gönderip düzelttirebilirsin. Veya bugün kendini halsiz mi hissediyorsun? Koçun antrenmanı nasıl uyarlayacağını söyleyebilir. Belki de harika ilerledin ve bunu biriyle paylaşmak, takdir edilmek istiyorsun – koçun senin başarılarını takip edip seni tebrik eder, ihtiyaç duyduğun geri bildirimi sağlar. Bu şekilde, yolda tek başına yürümediğini, yanında sana rehberlik eden birinin olduğunu bilmek büyük bir fark yaratır.
Ayrıca Fitinsane online koçluk hizmeti, esneklik demektir. Yüz yüze PT randevularında gibi belirli saatlere bağlı kalmazsın. Programın telefonunda veya bilgisayarında her an elinin altındadır. Kendi uygun olduğun zamanlarda antrenmanını yapar, sonuçlarını girer ve koçuna iletirsin. Koçun da düzenli aralıklarla seni değerlendirir, programında gerekli değişiklikleri yapar, beslenme önerileri sunar. Yani sen değiştikçe, programın da seninle birlikte evrilir – hep en verimli şekilde çalışırsın.
Motivasyonunu korumak için de Fitinsane ekibi hep yanında. Diyelim birkaç hafta sonra hevesin azaldı, koçuna bunu söylediğinde birlikte yeni hedefler belirleyebilir, antrenmanlarına sevdiğin aktiviteleri entegre edebilirsiniz. Belki küçük bir meydan okuma (challenge) yapıp sana heyecan katabilir. Hesap verebilirlik de motivasyonu artırır: “Bugün yapmasam ne olacak ki” demek yerine, “Koçum görecek, rapor edeceğim” düşüncesi seni harekete geçirebilir. Fitinsane ile çalışırken hem sorumluluk hissedersin hem de yalnız olmadığını bilirsin.
Üstelik online koçluk, geleneksel kişisel antrenörlüğe göre daha uygun maliyetli olabiliyor. Bire bir özel ders ücretleri yerine, daha ekonomik paketlerle uzun vadeli destek almış oluyorsun. Bu da bütçeni sarsmadan profesyonel yardıma erişmeni sağlıyor.
Sonuç olarak, eğer rehber niteliğinde bir dokunuşa ihtiyaç duyuyorsan, Fitinsane’in online koçları seni bekliyor. 💪 Kendi başına yol almak istemeyen, hızlı ve doğru sonuç almak isteyen veya sadece “yanımda biri olsun, beni yönlendirsin” diyen herkes için bu hizmet biçilmiş kaftan. Unutma, her başarılı sporcunun arkasında iyi bir koç vardır – sen de bu ayrıcalığı yaşayarak hedeflerine daha emin adımlarla ilerleyebilirsin.
Sen de bugünden adım at: Sağlıklı, fit ve güçlü bir vücut hayal değil. Doğru bilgi, düzenli çalışma ve gerekiyorsa uzman desteğiyle başarı %100 mümkün. Eğer hazırsan ve bir yol arkadaşına ihtiyaç duyuyorsan, Fitinsane ailesi olarak yanındayız. Online koçluk ile hem teorik hem pratik tüm desteği al, değiştirdiğin yaşamının tadını çıkar! Sen başlamaya karar ver, gerisi zaten gelecek. Haydi, hedefindeki fit ve güçlü sana doğru birlikte yürüyelim! 💥